Evrimin Kanıtları


1) Köpeklerin fazlalık parmağı

Köpeklerin ayağının arka üst kısmındaki o küçük uzantı nedir? Hiç bir işe yaramadığına göre bu parçanın varlığının sebebi nedir? Allahın gereksiz yere böyle bir uzantıyı yaratması mi daha mantıklı bir açıklamadır, yoksa bu uzvun artık ise yaramadığı için evrim surecinde yok olmakta olan beşinci bir parmak olması mi? Nitekim, kurtların, kedilerin ve kaplanların da ayni uzvu vardır.

2) Parmaklarımız

Mesele şu ki, 5 tanedir. Bu da bizi memeliler sınıfına sokar. Tüm memelilerin kol veya kol yerine gecen uzuvlarında 5 parmak veya parmak kalıntıları bulunmaktadır. Tipik 5 parmak yapısına tam uymayan canlılarda fosil kayıtlarına bakarak bu sayıdaki azalmayı gözleyebiliyoruz. (Örneğin atlarda). Fakat prensip ayni. Memelilerin 5 parmağı vardır. Bunu gerektiren doğru dürüst bir sebep olmadığı durumlarda bile. Örneğin neden balinaların yüzgeçlerinin altına gömülmüş 5 kemik uzantısı bulunur? Neden yarasaların açıkça beş uzantıyla ayrılmış kanatları bulunur? Bunların dizayn benzerliği olması mi daha iyi bir açıklamadır, yoksa Tüm memelilerin ortak bir atadan gelmesi mi? bazı memeliler bu 5 parmağın tümünü hala kullanır, bazıları birkaçından kurtulmuştur, bazıları ise hala ise yaramayanları taşımaktadır. (Örneğin yunuslar).

3) Yılanların ve balinaların kalça kemikleri

Boa yılanı, piton yılanı ve kor Yılanların tümü vücutlarına gömülmüş, tamamen ise yaramaz birer bel kemiği artığına sahiptir. Ayni zamanda balinalar da. Niçin bir yaratıcı böyle yaratıkların vücuduna o yaratıkları için tamamen ise yaramaz olan ve tamamen bel kemiğinin evrimsel bir kalıntısı gibi görünen böyle kemikler koymuştur? Ayrıca piton ve boalarda pençe artığı birer kişim da bulunmaktadır.

4) Tavukların ayakları

Tavukların ayaklarının alt kısmi tüyle örtülü değildir. Pullarla örtülüdür. Eğer bu Tavukların reptil atalarından kalma bir kalıntı değilse nedir?

5) Erkeklerin memeleri

Allahın erkeklerde hiçbir işe yaramayan memeler ve bu memelerin altında meme dokusu yaratmasının ne sebebi olabilir? Hele de önce Adem’i yarattığı ve Havva’yı sonradan ona es olsun diye yarattığı düşünülürse. Bu meme dokusu ergenlikte uygun hormonsal sinyali almadığından erkeklerde hiçbir zaman is gören gerçek memelere dönüşmez. Bunun cinsiyetin yasam suresi boyunca değişebilir olduğu ilkel atalarımızdan kalma bir evrimsel kalıntı olması mi daha olası bir açıklamadır (nitekim bazı balık ve reptil türleri normal ömürleri boyunca birkaç kez cinsiyet değiştirirler), yoksa allahın insanları böyle ise yaramaz parçalarla donatmış olması mi? Ayrıca kötü tasarımın bir başka örneği: Niçin testisler vücudun içinden (kadınlarda yumurtalıklara karşılık gelen yerden) aşağıya, normal bölgelerine inmek zorundadırlar? (Ki nitekim bazen inmeyip sağlık sorununa yol açarlar).

6) Kör mağara balığı

Neden mağaralarda yasayan bazı balık türleri ve diğer tür canlıların işlev görmeyen gözleri vardır? Evrim sureci kör islediği için böyle tuhaflıklara yol açabilir ama bilinçli ve sonsuz güçlü bir yaratıcıdan beklenecek şeyler midir bunlar?

7) “Plantaris” kası

İnsan bacağının alt kısmındaki “plantaris” kası maymunlarda ise yarayan bir kastır. Tüm ayak parmaklarının bir anda esnemesini sağladığından ayakları kullanarak ağaçlarda daldan dala atlarken faydalıdır. İnsanlarda ise yok olmaya yüz tutmuştur. Ayak parmaklarına kadar ulaşmaz bile, “Achilles tendon”una kadar inip yok olur. İnsanlarda bu kasın bulunmasının mağmumlarla bir akrabalık haricinde mantıklı bir açıklaması aklınıza geliyor mu?

8) Köpek dişleri

İnsan vücudunun evrim olmadan doğru dürüst açıklanamayacak bir başka özelliği köpek dişleridir. üst Köpek dişlerimizin kökleri diğer dişlere göre çok daha iridir. Örneğin maymunlarda bu dişlerin iriliği daha da belirgindir. Fakat bizlerde bile elinizi dişetinizde gezdirdiğinizde bu gereğinden iri kökleri far kedersiniz. Daha ilkel türlerden evrimleşme haricinde bunun daha tutarlı bir açıklaması aklınıza geliyor mu?

9) Ensenin arkasındaki tüyler

Neden insan korktuğunda ensesinin arkasındaki tüyler diken diken olur? Evrimsel biyolojiye göre bu memeli atalarımızdan kalma bir tepkidir. diğer memeliler (kedileri düşünün) tehlikeli durumlarda tüylerini kabartırlar. Bu hayvani daha iri ve korkutucu gösterir. Biz belli ki bu sinyali çoktan terlettik, fakat geriye korktuğumuzda ensemizde oluşan bu etki kaldı.

10) Kuyruk Sokumu

Röntgende veya bir iskelette incelendiğinde kuyruk kalıntısı gibi görünür. Günümüzde kesinlikle hiçbir işlevi yoktur ve Eğer bu kemiğinizi kırarsanız büyük ihtimalle allahın neden böyle gereksiz ve baş belası bir organı yarattığını merak edersiniz.

11) Doğum anormallikleri

Zaman zaman kuyruklu veya vücudu tüylerle kaplı bebekler doğar. Kuyruklu Doğum pek çok kişinin zannettiğinden çok daha yaygın bir olgudur ve karşılaşıldığında hemen cerrahi müdahaleyle kuyruk alınır. Çocuğa ise genellikle birsek söylenmez. Kürklü insanlara ise bir örnek meşhur Meksikalı bir ailedir. Bu kişilerin pek çoğu sirkte çalışmıştır.

Ayrıca, bir not olarak sunu eklemek gerekir ki, yaratılışçıların imrendiği, herkesin dine inandığı o eski günlerde bu tur Doğum anormalliklerinde, Örneğin çocuk kuyruklu doğduğunda, bu çocuklar şeytanin çocuğu kabul edilir ve hemen öldürülürdü. Tabi anneleri de onlarla birlikte. (Cadı oldukları için).

12) Apandist

Apandist gibi hiçbir ise yaramayan bir organ niye vardır? Bir faydası olmadığı gibi, zaman zaman iltihaplanarak hayati tehlikeye sokan sorunlara da yol açmaktadır. Bunun artık ise yaramayan evrimsel bir artık olması dışında, yaratılışçıların yapabileceği tutarlı bir açıklama var mıdır?

13) İşe yaramayan genler

Bu genler 1994’te keşfedilmiştir. Bunlar artık işe yaramayan fakat DNA ile birlikte fazlalık bir yük olarak taşınan gen artıklarıdır. Ayrıca zaman içinde değişirler. Nesilden nesile taşınırlar. Ayrıca evrimsel soyağacı çıkarmada da çok faydalıdırlar. İki organizmanın en son ortak atası birbirinden ne kadar uzaksa bu iki organizma arasındaki ise yaramayan genlerin ortaklığı da o ölçüde az olacaktır. Şempanze ile insanin ise yaramaz genleri karşılaştırıldığında farklılık çok azdır. Bir kemirgeninkiyle karşılaştırıldığında daha fazla, bir tahıl ile karşılaştırıldığında ise çok daha fazladır.

14) C vitamini

İnsan bünyesi C vitaminine ihtiyaç duyar. Eğer düzenli bir biçimde bu vitamini almazsak iskorbit hastalığına yakalanır ve zaman içinde ölürüz. İnsan bünyesinde C vitamini üretmek için gerekli gen yukarıda bahsettiğimiz ise yaramaz genlerden biridir. Halbuki Örneğin Köpeklerin bünyelerinde bu aynı gen iş görür ve köpekler kendi C vitaminlerini kendileri yaparlar. Dışarıdan almaya ihtiyaç duymazlar. Acaba tanrı neden köpekleri daha fazla sevmiştir bu konuda? Eski yüzyıllarda uzun deniz yolculuklarına çıkan gemiciler bu hastalıktan ölürken gemideki köpeklerin basına bir şey gelmemiştir. Eğer bu olay evrimsel süreçteki kör rastlantı sonucu değil, bilinçli bir tasarım urunu olarak oluştuysa, belli ki allah gemi yolculuğuna çıkacağını bildiği kullarını değil, gemideki köpekleri kollamayı tercih etmiştir.

15) Insulin

Günümüzde seker hastalarının kullandığı Tüm insulin genetik mühendisliği yoluyla genlerinde değişiklik yapılmış E.coli bakterisi (ki bu bakterinin normalde yasadığı yer insan kalın bağırsağıdır) yoluyla üretilir. gerçek insan genleri rekombinant teknikleri kullanılarak bakterinin DNA’sı içine katılmıştır. Böylece bu bakteriler bildiğimiz insan insulini üretirler. Öyle gözüküyor ki bizi insan yapan biyokimyasal yapıyla mikropları mikrop yapan biyokimyasal yapı aynıdır ve görüldüğü gibi birbiriyle kolayca değiştirilebilmektedir. Bu biyokimyasal bir ortaklıktan başka ne anlama geliyor olabilir sizce?

16) Göz

Göz denen organ söz konusu olduğunda yaratılışçılar önce tipik söylemleri olan göz gibi bir organın basitten karmaşığa gelişemeyeceği, yarım bir gözün hiçbir ise yaramadığını falan söylerler. Fakat Darwin’in bile o zamanlar gözlediği göz gelişiminin çeşitli aşamalarındaki canlılar bunu çürütmekte ve tam tersi evrim lehine delil üretmektedir. birkaç tane ışığa duyarlı hücreden, fincan seklinde fakat merceksiz reseptörlere, oradan insan gözünden çok daha keskin kartalların gözüne kadar çeşit çeşit gelişmişlik düzeyinde göz bulunmaktadır doğada. Yarım gözle veya 1/100’luk gözle yasayan pek çok canlı bulunmaktadır doğada, Günümüzde bile.

Ayrıca, insan gözü, bir mühendislik hatasıdır! Retinanın içi dışı terstir. Sinirler ve kan damarları Retinanın ışığa duyarlı kısmından geçerek bir kör nokta oluştururlar ve ışık reseptörü hücrelerinin önünde dağılırlar. Böylece ışık bu fiberleri geçip reseptörlere ulaşmak zorundadır. Neden sinirler ve damarlar reseptörlerin arkasında değildir? Böylece yoldan çekilmiş olurlardı ve bir kor noktamız olmazdı. Örneğin mürekkep baliğinin gözleri öyledir. Evrim elindeki materyalle çalışmak zorunda olduğundan, ancak eldeki mevcut sistemi kullanabilir adapte olmak için. İşte bu durum bu tür tuhaflıklara yol açabilir. Mutlak bir yaratıcı böyle bir hata yapar mıydı? Hele de daha önce yarattığı canlılarda bu hatayı yapmamışken.

17) Mikroorganizmalar

Mikroorganizmalar niye vardır? Bunların yaratılmasının mantığı nedir? Ayrıca Nuh’un gemisine mikroorganizmalar nasıl alınmış ve yerleştirilmiştir? (Nitekim şayisiz mikroorganizma vardır dünyada ve pek çoğu ancak belli ortamlarda yasar).

18) İnsan embriyosu

İnsan embriyosu, gelişme sürecinde, özellikle çok küçükken kuyruğa ve balık pulu benzeri pullara sahiptir. Tüm memeli, kuş, reptil, amfibi ve balık embriyoları da öyle. Embriyonun gelişim sürecini herhangi bir biyoloji kitabından kare kare izlerseniz, bunu kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Embriyonun gelişimi adeta canlılar arasındaki evrim tarihinin bir özetidir.

19) Yirmilik dişler

Çoğu kişinin ağzı yirmi yaş dişlerinin tam olarak çıkmasına izin vermeyecek kadar küçüktür. Bazılarında bu dişler hiç dışarı çıkmaz, bazılarında ise örneğin üsttekiler çıkıp alttakiler çıkmaz (ya da tersi) ve bu yüzden bu dişleri çiğneme için kullanamaz pek çok kişi. Pek çok kişide bu dişler çürümeye ve ağız problemlerine yol açmaktadır. Öyleyse, ya bu dişler evrimsel bir kalıntıdır, ya da yüce yaratıcı tuhaf bir is yapmış ve ağzımıza bu hiçbir işe yaramayan ve sadece dert kaynağı olan fazlalık dişleri koymuştur.

20) Ani irkilmeler

Her insanin zaman zaman yasadığı ani irkilmelerin veya uykudan irkilerek uyanmaların sebebi nedir? Evrimin güzelliği böyle ilgisiz görünen konuları bile açıklayabilmesidir. Örneğin evrim biyolojisine göre bu tur irkilmeler ağaç dallarında uyuduğumuz zamanlardan kalma evrimsel bir tepkidir. Denge hissinde olan en ufak bir değişiklik veya çevredeki bir ani hareket, bizde bu ani irkilmelere sebep olmakta ve Eğer uyuyorsak uyandırmaktadır. Peki yaratılışçılığın bu irkilmeler için açıklaması nedir? Daha doğrusu “Allahın işine akıl sır ermez” sözünden başka bir açıklamaları var midir?

21) Fosiller

Fosiller yaratılışçıların her zaman başını ağrıtmıştır. Her şeyden önce, soyu tükenmiş türlerin mükemmel bir yaratım ürünü olan bir evrende isi yoktur. Ayrıca bir diğer sorun da, fosillerin çok fazla çeşit ve sayıda olmalarıdır. Yaratılışçılar, soyu tükenmiş canlılara ait yorum yaptıklarında genellikle çok komik duruma düşmektedirler.

Örneğin yaratılışçılar tarafından bu konuda yapılan birkaç yorumun örneği:

Dinozorlar çok büyük olduklarından Nuh’un gemisine sığmadılar ve çamura gömülüp Öyle olup kaldılar. (Dinozor cağının çok daha küçük yaratıklarına ne demeli peki? Hem hani Nuh bütün canlılardan birer çift almıştı gemisine?)

Soyu tükenmiş canlılar Nuh’un gemisindeydi, fakat sonradan öldüler. (Acaba Nuh Seismosaurus ve T-Rex gibi devasa dinozorları gemisine nasıl sığdırdı?)

Fosiller canlı kalıntısı değildir. şeytanin veya materyalist bilimin uydurması olan şeylerdir.

Fosiller canlı kalıntısı değildir, tanrı tarafından inancımızı sınamak için yaratılmış şeylerdirler.

Açıklama yapmak zorunda bırakıldıklarında yaratılışçıların ağzından bu konularda çıkabilecek iddiaların içeriğine bir bakin, sonra da gelin evrime saldırırken gösterdikleri sofistike performans ile karsılaştırın. Evrime saldırırken bilimsel görünen ve moleküler biyolojiden, vs örnekler veren bireylerin, son derece basit sorulara gelince nasıl saçmalayabildiğini görmek insana hayret veriyor.

22) Geçiş fosilleri

Yaratılışçıların cahil olanları basitçe “Ara Geçiş formu yoktur” deyip çıkarlar işin içinden. Konuyla ilgili daha fazla okumuş ve muazzam sayıdaki fosil bulgusunun birkaçından haberdar olan biraz daha fazla bilgi sahibi yaratılışçılar ise, kademeli geçişi gösteren örneklerde bile sadece bir noktada çizgi çekip, örneğin şu taraf insan, şu taraf maymun der çıkar işin içinden. Eğer bir başka fosil daha bulunur ve tam bu iki bölgenin arasına denk gelirse, bunu sadece alt ya da üst gruptan birine dahil etmekle yetinirler. Gelişimin aşamaları ne kadar açıkça görünüyor olursa olsun, geçiş görmemekte direnir ve ara geçiş fosili eksiğinden yakınmaya devam ederler. A ile C arasında geçiş formu olmadığını söylerler. Bir süre sonra B bulunduğunda, bu sefer, A ile B ve B ile C arasında ara geçiş formu olmadığını söylemeye başlarlar. Ne kadar örnek getirirseniz getirin bu onları tatmin etmeye yetmez, çünkü ara geçiş formu olmadığını baştan kabul etmişlerdir. İsin komiği değişik yaratılışçı uzmanlar, örneğin insan ile maymun arasındaki çizgiyi değişik noktalarda çekmektedirler.

Çakal benzeri bir yaratık balinaya dönüşemez derler, fakat hemen ardından bilim adamları Ambulocetus, Pakicetus, Prozeuglodon ve pek çok diğerlerini çıkarır.

Kertenkeleler kanat geliştirip kuş tüyü çıkaramazlar derler, ardından Archaeopteryx bulunur. Tabi bunun sahte olduğunu iddia ederler. Ama hemen ardından Protoavis, Sinornis, Hesperornis ve Ichthyornis gelir.

Evrimcilerin tüm kara canlılarının denizden çıktığını söylemesine karşılık, nerede ara formlar diye sorarlar, karşılarına Eusthenopteron, Panderichtys ve Acanthostega getirildiğinde bunu görmezden gelirler.

İnsan ile maymun arasında geçiş yoktur derler, ardından Lucy örnek verilir (Australopithecus afarensis), fakat bunu beğenmez, başka geçiş formları sorarlar. Sonra A. ramidus, africanus ve H. Habilis ve Erectus getirilir örnek olarak, aşamalı geçişi gösteren her örnekten sonra, o örneği bir tarafa (insan ya da maymun) dahil edip başka örnek istemeye devam ederler.

Tabi bunlar yaratılışçıların biraz daha işin içinde olanlarının yaptıkları. Yaratılışçılığa inanan pek çok kişinin bu bulgulardan haberi bile yoktur.

23) İnsan Gen haritası

Gen haritası projesi DNA’mızı daha eski türlerden miras aldığımızı kanıtlamıştır. Reptillerle, böceklerle, bakterilerle, solucanlarla ve balıklarla ortak genler paylaşıyoruz. Çok sayıda işe yaramaz DNA’ya sahibiz ve bunun tek açıklaması bu DNA’ları miras aldığımız ilkel türlerdir. Tüm bilim adamları bu bulgulardan emindir.

Bu örnekler sayı olarak çoğaltılabilir. Evrimin kütüphaneler dolusu kanıtı vardır derken kafadan atmıyoruz. Daha bu yukarıdakilerden binlerce yazılabilir. Fakat bu kadar örnek bahsettiğimiz noktayı göstermek için yeterlidir. O da evrimin bir gerçek olduğu, “Evrim Teorisi”nin adına hala teori denmesine rağmen (“İzafiyet teorisi” gibi) aslında artık bir bilimsel gerçek olduğu ve bilim dünyasında işin gerçekten içinde olan hiçbir uzmanın artık bundan şüphesi olmadığı konusudur.

Amerikan NAS (National Academy of Science-Ulusal Bilimler Akademisi)’nin ünlü evrim-yaratılışçılık mahkemesinde bilirkişi raporu olarak sunduğu, tümü nobel ödüllü bilim adamları tarafından yayınlanan bildiri ve buna dayanarak mahkemenin evrimci kanat lehine karar vermesi bunun bir göstergesidir.

Evrimi bilim adamları tartışmaz. Daha doğrusu bilim adamları evrim var midir, yok mudur diye tartışmaz. Evrim nasıl olmuştur diye tartışır. Evrimin var olup olmadığını tartışanlar hala dinin etkisinden kurtulamamış, evrime karşı çıkarak farkında olmadan bilime, gelişmeye ve uygarlığa karşı çıkan, içlerinde iyi niyetli ve halk için iyilik yaptıklarını zanneden, fakat bu uğurda, topluma ve insan uygarlığına en büyük kötülüğü yaptıklarının ve gerilik, karanlık çağ, ilkellik,cahillik ve despotluğa yol açtıklarının bilincinde olmayan dinci kesimdir.

Kaos.info

1 Comments Kendi yorumunu ekle

  1. Uzay dağaşan dedi ki:

    Teşekkürler.. çok güzel nir yazı..

Yorum bırakın